18 Mart 2012 Pazar

KİŞİLİK VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLER

KİŞİLİK VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLER
İnsanın davranışları iki kısımda ele alınır:
1-    Mizaç
2-    Kişilik

·        Mizaç : insanın bütününü oluşturan özelliktir. Doğuştan gelir. Buda insanın davranışının  %50 ni etkilemektedir.
·        Kişilik ve karakteristik özellikler ise aile, okul, yurt, arkadaş çevresi ve çok kısa bile olsa yaşadığı bir olayın etkisi ile şekillenen davranış biçimidir.
·        Kişilikte model alma çok önemlidir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta “taklit” in olmamasıdır. Mesela yeni baba olan biri modelleme yarine taklide giderse yanlış sonuçlara sebebiyet vermiş olur.
·        Öncelikli olarak mizaç ve kişiliğin çatışmaması şarttır. Ki ileride ciddi problemlerin oluşmaması açısından.
·        Psikoloji, kişiliğin sabit olmadığını söyler. Kişilik modelleme ile olur. Yanlış modellemeler çatışmalara götürür.
·        Kişilik ve karakteristik özellikleri, kişinin kendisi bulmalıdır. Buda fikir ve görüşlerle netleşir. Burada özgüven ve cesaret önemli yer teşkil etmektedir.
·          Bir bireye kişilik vermek yerine kişiliğinin bulunmasında yardımcı olunmalıdır.
·        Kalıp oluşturmak yerine kendi kalıbını bulması sağlanmalıdır. Buda iyi tanıyarak, görüş ve fikirlerine (samimi olarak) danışmakla mümkündür.
·        Mesela ; Mizacı itibari ile hareketli, şen şakrak bir bireye “Sen ağırbaşlı, ciddi olmalısın” şeklindeki telkinler kişiliği ve mizacını karşı karşıya getirir. Çatışan mizaç ve kişilik ileride, ciddi sıkıntılar meydana getirir.
·        Uygun olmayan durumlarda kişiliğe değilde davranışlara yapılan telkinler faydalı olacaktır. Bu bağlamda davranışa yapılan telkin kişiliğe saldırı olmayacaktır.

10 Mart 2012 Cumartesi

ANI YAŞA
Hep, bir şeylerin peşinde koşmak. Kimi hırs, kimisi tutku. Ama sonuç hep yorgunluk. Mal, mülk, makam ve hatta aşk. Bunlar geçekten yorulmaya ve tutkuyla bağlanmaya değermi?
***
Yani sabah yataktan kalkıp, pencereden oksijenle ciğeri doldurarak  dışarıyı seyrederken, yapmak zorunda olduğumuz şeyleri düşünmek yerine, sadece o ana odaklanmak mümkün değimli?
Düşünün bir kere ;  gününüzde plan, program, yetişmek zorunda olduğumuz  hiçbir şey yok.
Aldığınız nefesin size verdiği yaşama hazzını hissederek içtiğin suyun zevkini almak, yediğin ekmeğin tadına varmak.
Sohbet ederken öylesine can sıkmayan muhabbetler ederek kahkahalar atmak, her yatağa girdiğinde uykunun derin sessizliğine damanın heyecanını yaşayarak, rüyasız bir uyku çekmek ne güzel olurdu.
Bu düşünceler bile ulaşmak istediğimiz, İSTEK DEMET’ leri.
***
Nasıl bir dünyaki hep bir şeylererin arkasından koşturuyor. Atılan kahkahaların, hıçkırarak ağlarken gözyaşlarının sayılamadığı, bir şeyler istemeden, beklemeden karşılıksız iyiliklerin olduğu, aynı anda neşelenip, aynı anda hüzünlenildiği, “Merhaba, nasılsın, günaydın, iyi akşamlar” gibi sözleri hiç bir şey düşünmeden, sadece anın yaşandığı bir dünya istemek,  hırsımdanmıdır?
Anı yaşamak şu an olduğu gibi.                                                       
Saygılar...                                                                                                            10.03.2012

  

4 Mart 2012 Pazar

DÜŞÜNCE

KÜLTÜR ve DİN
İlk insanın yaradılışından günümüze kadar süregelen zamanda farklı yaşam tarzları ve sosyal çevrelerin zıtlıları kültür, örf ve adetler oluşmuştur. Kültürün  şekillenmesindeki en önemlisi  dindir (İnanç).
Peki Din ve Kültürün ideolojik açıdan çarpıştığı yerler, nedenler ve sonucunu değerlendirirsek.
Yani inandığımıza göre mi, yaşıyoruz? Yoksa yaşadığımıza göre mi inanıyoruz?
Önce din ve kültürü bilimsel tanıyalım.
DİN :İnsanın, kaderine bağlı gördüğü üstün bir güç veya ilkeye inancı, bu inancın sonucu olan ve bir yaşama kuralı yaratabilecek zihni ve ahlaki tutum.
KÜLTÜR :Bir ulus ve topluluğunun tarih boyunca geçirdiği yaşantılar sonucunda maddi ve manevi birikim demektir. (Toplum içi yaşam biçimi).
Kültür;  dili, dini, sosyal yaşantıyı, bilgiyi, görgü kurallarını,manevi değerlerini içine alır. Kültür, insanların tarihi ve toplumsal süreci içerisinde meydana getirdikleri ve sonra kendilerinden sonraki insanlara aktardıkları maddi ve manevi öğelerdir. Kültür öğeleri zamana ve şartlara göre gelişir ve değişiklik gösterebilir.
Dinin toplum ve hayatındaki özellikle yapıcı ve birleştirici işlevi kültürel açıdan önemlidir.
Bu bağlamda, toplumsal yapıdaki hızlı değişme sürecinde öz  değerleri koruyarak birlik ve beraberliğin sağlanmasında dinin etkisi büyük olmuştur. Kültürel yapılanmada din öne çıkmıştır.
Fakat bu süreç sektelere uğramış, toplumda kültürel açıdan ayrımlar olmuştur. Kimisi inancı doğrultusunda tutucu, kimisi bidat ve hurafeler ile bağnazca kültürleri  sahiplenmiştir. Kimisi ise inançlarındaki zafiyetten dolayı farklı arayışlara gitmişlerdir.
% 99’u Müslüman olan Türkiye’mizde Kültürel açıdan dinin öne çıktığını görüyoruz. Millet olarak onca yaşananlara rağmen, kültürümüzdeki dini motifleri törpülense de İslam’ın yeri çok büyüktür. 
Tabi bu kültürel farklılık kültürel açıdan zenginlik getirmenin yanında boşluk ve farklı arayışlara götürmektedir. Ki burada kültürümüze sahip olamamanın ezikliği tarihteki yerini almış olur.
Din üzerinde fazla durmamamın sebebi,  kültürümüzü araştırmak ve onun farklılıklarını göz önüne alarak dini de anlayacağımızı düşündüğümdendir.
Sizi “Ne kültürümüzü yabancılaştıralım, Nede kültürümüze yabancı kalalım.”  ilkesinde olmaya davet ediyorum.
Saygılarımla                                                                                                          04.02.2012