10 Mart 2012 Cumartesi

ANI YAŞA
Hep, bir şeylerin peşinde koşmak. Kimi hırs, kimisi tutku. Ama sonuç hep yorgunluk. Mal, mülk, makam ve hatta aşk. Bunlar geçekten yorulmaya ve tutkuyla bağlanmaya değermi?
***
Yani sabah yataktan kalkıp, pencereden oksijenle ciğeri doldurarak  dışarıyı seyrederken, yapmak zorunda olduğumuz şeyleri düşünmek yerine, sadece o ana odaklanmak mümkün değimli?
Düşünün bir kere ;  gününüzde plan, program, yetişmek zorunda olduğumuz  hiçbir şey yok.
Aldığınız nefesin size verdiği yaşama hazzını hissederek içtiğin suyun zevkini almak, yediğin ekmeğin tadına varmak.
Sohbet ederken öylesine can sıkmayan muhabbetler ederek kahkahalar atmak, her yatağa girdiğinde uykunun derin sessizliğine damanın heyecanını yaşayarak, rüyasız bir uyku çekmek ne güzel olurdu.
Bu düşünceler bile ulaşmak istediğimiz, İSTEK DEMET’ leri.
***
Nasıl bir dünyaki hep bir şeylererin arkasından koşturuyor. Atılan kahkahaların, hıçkırarak ağlarken gözyaşlarının sayılamadığı, bir şeyler istemeden, beklemeden karşılıksız iyiliklerin olduğu, aynı anda neşelenip, aynı anda hüzünlenildiği, “Merhaba, nasılsın, günaydın, iyi akşamlar” gibi sözleri hiç bir şey düşünmeden, sadece anın yaşandığı bir dünya istemek,  hırsımdanmıdır?
Anı yaşamak şu an olduğu gibi.                                                       
Saygılar...                                                                                                            10.03.2012

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder